22 Ocak 2009 Perşembe

WonderBra Reklam Filmi

9 Ocak 2009 Cuma

Paris: Geçen ağustos ayı ve benim gençlik yıllarım










Geçtiğimiz Ağustos hayatımdaki en garip aydı. Ben rüyalarımda gördüğüm Paris'i, gözlerimle gördüm. Hayatımı Paris'te geçirmeye karar verdim. İlk kez Seine'i gördüğümde "tamam işte, bu!" dedim. Sonra da Türk mahallesinin olduğu St. Dennis'teki Telexphone denen garip bir ucuza telefon açma merkezinden bizimkileri aradım. "Burayı hepimiz görmeliyiz. Olay budur" falan demiştim.
Heyecanlıydım, çoşkuluydum. Çünkü şimdiye kadar tüm izlediğim Luc Besson filmlerindeki mekanların içindeydim. Amelié'nin yürüdüğü "Canal"'da "cider" içiyordum. Jean Luc Godard'ın Serseri Aşıklarından Patricia Franchini'nın "New York Herald Tribuuuuuune" diye bağırdığı Champs-Elysees' nin ortasındaydım. Bir zaman makinası sayesinde 2008 yılına gönderildiğime iyice inanmaya başlamıştım. Yeni Dalgacılar yüzünden, benim için Champs- Elysees hep siyah beyazdı.

Fransa tutkumun boyutları Yeni Dalga sinemacılarıyla sınırlı kalmadı. Bir kaç sene sonra muhtelif müzik videoları vasıtasıyla Michel Gondry'le tanıştık. Bizimkisi ilk görüşte aşktı. Onda hem melodik hem de benzersiz bir görsel tatmin hissini aynı anda yaşamıştım. Yarattığı o küçük oluşumların içine beni çoktan hapsettiği o yıllarda bağımsız sinemaya da ara vermiş sayılmazdım.

Zaten artık elektronik müziğin fransızlarını farketmek kaçınılmaz olmuştu. Daft Punk ile başlayan serüvenim beni fransız elektroniğine aç bir elma kurduna dönüştürmüştü. Ki o yıllarda izleyipte derinden etkilendiğimiz Dönüş Yok filminin müziklerinde de yine bu fransız ikilinin parmağı vardı.

Tüm bu yaşanmışlıklar Fransızca'yı öğrenmek için zemin hazırlarken, Paris'e gitme fikri biraz ütopyaydı. Ama sonra dedim ki, Pourqoui Pas?

Yukarıda Paris' teyken çektiğim tanımadığım insan fotoğrafları var. Tarih Ağustos 2008...